LÜKS PAZARLAMADA BÜTÜNSEL ANLAM SATIŞI
Lüks denilince akla her ne kadar herkesin dönüp baktığı otomobiller gelse de üzerimizi saran lüks de yadsınamayacak boyuta geldi. Artık ufacık sembollerden markaları tanıyoruz. Hatta birbirimizi bu detaylarla sınıflandırır olduk.
Bir zamanlar bir Lacoste gömlek için maaşını, kredi kartının dönmesini ya da doğum gününü bekleyen tüketici grupları dolaplarını timsahlarla doldurur oldu. O timsah şaşırtıcı şekilde nasıl da sevimli geliyor değil mi?
Lüksün tüm bedenimizi sımsıkı sarmasında aslında çevremizdeki insanların etkisi büyük. Yeni tanıştığı biriyle buluşurken Tommy girl ya da Armani boy olanları hatırlayın. Tabela gibi dolaşmayı eleştiren o dereceli entel üniversiteliler, iş hayatına girince “Markasız çıkmam konsere abi” der gibiler. Kantinde patso yerken “Bir saate o kadar para verilmez” demişlerdi ama demek ki –büyüyünce- Rolex’e bir yıllık maaş verilirmiş.
Lükse direniş, en geç çocuk sahibi olmak ile son buluyor. Kendine lüks marka ürün satın almamış bireyler “Dünyanın en güzel çocuğu”na o sevimli ayakkabıları mutlaka alıyor. “Büyüyünce de giyer” diye artık düşünülmüyor.
Lüks markalar artık tek gömlek ya da çanta satmak yerine tepeden tırnağa sizi logolarıyla donatmak istiyor. Vitrinlerdeki kombinleri, reyonda da birlikte sunuyor. Adeta battaniyeye sarılmış gibi; gömleği, pantolonu, ayakkabısı, çantası, gözlüğüyle Burberry kadınları yaratılıyor. “Bütünsel anlam satmak” olarak adlandırılan bu olgu, tüketim dünyasını ele geçirmiş durumda.
Bütünsel anlam satışına o ürüne sahip olmanın getirdiği duygular da ekleniyor. Reklamlarda lüks kullanıcılarının sahip olduğu hayatlar, statüsünü, maddi gücünü gösteren lüks arabalar, evler vb. ile o lüks markayı ya da lüks ürünü satın aldığında bu hayata da sahip olacağı aktarılmaya çalışılıyor.
Lüks markaların bütünsel anlam satışına odaklanmalarında müşterilerinin markaya olan bağlılığının ve tepeden tırnağa aynı marka giyinmeye olan ilgisinin etkisi çok büyük. Bunun dışında artan rekabet ve gelişen teknoloji sonucu benzer ürünlerin tüm markalarca üretilebilir hale gelmesi ve online alışverişin küreselleşmesi de ürün satmanın ötesinde anlam, duygu, imaj vs. satmaya odaklanılmasına neden olmaktadır.
Markalarla iletişimin kolaylaşmasıyla müşteriler istek, öneri ve şikayetlerini yetkililere daha sık bildirir hale geldiler. Markalara mail ya da web sayfalarındaki iletişim formları dışında özellikle instagram üzerinden ulaşan tüketiciler onlardan daha hızlı yanıt almaya başladı. Bence ilerleyen yıllarda markaların müşterilerinin fikirleriyle ilerlediklerini daha çok göreceğiz.
Comments